Koray35 Yönetici
Mesaj Sayısı : 908 Kayıt tarihi : 07/09/09 Yaş : 34 Nerden : İzmir
| Konu: 6 MAYIS buyrun C.tesi Eyl. 12, 2009 12:10 am | |
| Mayıs Altı
6 Mayıs 1972 sabahı Ulucanlar Cezaevin'de boyunlarına doladıkları üç ilmikle astılar onları.
Yusuf Aslan Hüseyin İnan, Deniz Gezmiş.
Aradan geçen neredeyse yarım asra yaklaşmaya yüz tutmuş büyük süreçte, boyunlarını nicedir aşarak beyinlerine ilmik dolanmışlar başa getirilmeye heveslendi, heveslenmeye de devam etmekte.
Tarihin büyük utançlarından ve hatta ne yapılsa da geri dönüşü olamaz, açıklanamaz ayıplarından biridir 6 mayıs 1972.
Tarih kitaplarındaki bu tarihin hicap duygusunu ne etse kimse kaldıramaz. Dönemin hala yaşayan en yakın tanıklarından biri, bugün 87 yaşında olan, 5 yıldır kanser ve astım tedavisi gören, dönemin tanığı Avukat Halit Çelenk, Ankara Bahçelievler'deki evinin kapılarını açtı.
68 kuşağının önderleri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın, 6 Mayıs 1972 sabahı Ankara Ulucanlar Cezaevi'nin avlusunda darağacına gidişlerine avukat Mükerrem Erdoğan'la birlikte tanıklık eden Çelenk, "İdam Gecesi Anıları" adlı kitabında dahi söz etmediği önemli bir olayı Akşam'a anlattı.
Çelenk'in "Bir türlü gözümün önünden gitmiyor" dediği saatler şöyle:
YUSUF PENCEREDEN İZLEDİ
Ulucanlar Cezaevi'nin avlusunda kurulan darağacı, başgardiyanın odasının penceresinden net bir şekilde görülüyordu. Biz cezaevine geldiğimizde Deniz bu odaya alınmıştı ve pencerenin tam karşısındaki koltukta oturuyordu. Deniz'in biraz sonra can vereceği darağacı, tam karşısında duruyordu. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Deniz'i darağacına çıkardılar. İnfaz sürerken, odaya Yusuf'u getirdikler.
Yusuf, pencereden Deniz'in son nefesini verişini izledi. Yusuf infaz edilirken de, Hüseyin'i odaya getirdiler ve o da, Yusuf'un infazını saniye, saniye gördü. Bunu kitabımda bile yazmadım, sadece Yusuf Aslan'ın, "Duydum Deniz'in sesini" sözlerine yer verdim.
Biraz sonra aynı darağacında ölecek birine, arkadaşının infazını seyrettirmekten daha ağır bir işkence olabilir mi?
25 dakika can çekişti
İNFAZ kesinleşince darağacında can vermenin ne kadar süreceğini düşündüm.
Hukuk Fakültesi'nde okuduğumuz "Adli Tıp" kitabında, asılarak ölümün birkaç dakika içinde gerçekleşeceği yazıyordu.
Deniz'in infazını unutamıyorum. Deniz'in can vermesi tam 25 dakika sürdü. 87 yıllık yaşamda geçirdiğim en kötü zaman dilimi olan o dakikalardaki çaresizliğimi anlatamam.
Avukat arkadaşım Mükerrem Erdoğan'la birlikte cezaevi doktoru ile tartışmaya başladık. Bunu fark eden cellat yanımıza yaklaştı ve "Deniz çok ağır olduğu için ip kopmasın diye çift ilmik kullandım. İnfaz çift ilmik kullandığım için uzadı" dedi.
Birkaç dakika içinde sona erecek olan infazın, çift ilmik atılarak 25 dakika sürmesinin adı da, "işkencedir".
Cellatın açıklamasından sonra duruma itiraz edince, Yusuf ve Hüseyin'in infazlarında tek ilmik kullanıldı.
87 yılımın en zor anı
Halit Çelenk idam gecesini
"87 yıllık yaşamda geçirdiğim en kötü zaman dilimi olan o dakikalardaki çaresizliğimi sizlere anlatamam"
sözleriyle ifade etti. Çelenk idamın üzerinden 35 yıl geçmesine karşın o geceyi dair her şeyi çok net hatırlıyor.
Mahkeme başkanı sigara içti
DENİZLERİN idamı sırasında gözümün önünden gitmeyen bir başka sahne ise, idam cezasını veren mahkemenin başkanı Ali Elverdi'nin, bir ağaca dayanarak sigara içmesidir. Deniz, Yusuf ve Hüseyin darağacına doğru yürürlerken Elverdi, sigarasını tüttürüp havaya üflüyordu. Ben bu davranışı da, bir işkence olarak tanımlıyorum. Çünkü o sigara acı değil, bir keyif sigarasıydı.
Deniz'in ayakları masaya değdi
DENİZ, sehpaya çıkarıldıktan sonra ayaklarının altındaki tabureyi kendisi tekmeledi. Tabure masanın üzerinde bir süre döndükten sonra düştü. Ancak Deniz boşlukta asılı kalmadı. Çünkü boyu uzun olduğu için ayakları masaya değiyordu. Bu durumu gören Savcı Yardımcısı Veysi Sami, cellatı uyararak,
"masayı çek, masayı çek"
diye bağırdı. Bu süre içinde Deniz'in bilinci büyük bir ihtimalle yerindeydi. Darağacındaki kişinin o saniyelerde neler yaşadığını düşünebiliyor musunuz?
Deniz'in boyunun uzun olduğunu bile bile, ayaklarının değeceği bir masa konulması, "işkence"den başka hangi sözle açıklanabilir?
Zaman hızla ilerledi. 5,10,25,33.. Tam 35 sene..
Geriye dönüp bakmaya çok da lüzum yok bu noktada. İlerimizde hatta tam da yanı başımızda yaşananların oyunu dolanı bugün bu tarihi utancın gerçekliğini birilerinin yüzüne vurmaya yeter de artar bile.
Fikirlere ne ilmik işledi bugüne kadar ne halat. 3 fidan yitirildi. Her 6 mayıs şafağı üç bin fidan doğurarak. İnsanların asılarak yok edileceğine inanılan zihniyetlerin göremediği tek gerçek bu; fikirler ölmez, ölen sadece bedenler hatta öldürülenler de öyle. Fikirleri halatlarla, darağaçlarıyla öldürmeye inanmak ne hazin, ne ilkel, ne zavallı bir düşünce..
Ve Can Yücel'in şiiriyle bitirmek isterim.
En uzun koşuysa elbet Türkiye'de de Devrim O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak ... En hızlısıydı hepimizin, En önce göğüsledi ipi... Acıyorsam sana anam avradım olsun Ama aşk olsun sana çocuk, Aşk olsun… | |
|