Sultanahmet'te toplandılar; hem mukaddesatçı, hem padişahçıydılar; hem de yenilikçiliğe ve Türkçülüğe karşıydılar.
Konuşmacılar kitleyi kışkırttı ve yürüyüşe geçtiler.
İngiliz elçiliğinin önüne geldiklerinde durdular.
Öne çıkan konuşmacı,
" Osmanlılar öteden beri büyük İngiliz milletine karşı samimi duygularla bağlıdır. Aynı zamanda büyük İngiltere devletinin Osmanlı Hükümeti hakkında beslediği samimi duygular"
diye başlayıp haykırdıkça haykırdı.
Bir İngiliz memur kapıya çıkarak; Büyükelçi'nin bu coşkulu bağlılıktan mutlu olduğunu belirtti.
Kitlesel yaltaklanmanın tarihsel vahametini atlamamak için, koyultulmuş sözcüklerin yerine 'Türkler (Türkiyeliler)' , 'Amerikan' , 'Amerika' , 'Türk ( Türkiye) Hükümeti' sözcükleri konularak okumakta yarar var. O büyük toplantının konuşmacıları da pek tanıdık gelecektir:
Gümülcineli İsmail: Kurtuluş savaşı sırasında Bursa Valisi, İngiliz ve Yunan işbirlikçisi.
Rıza Nur: Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara'da bakan; İzmir suikastından hemen önce Avrupa'ya kaçtı; ******'e '…şt' , '…venk' ve Zübeyde Hanım'a 'umum evi kadını' dediği; karısının kendisini boynuzladığını yazdığı şizofrenik uydurmalar kitabını İngiltere Kraliyet Müzesi'ne teslim etti.
Yıllar sonra bu kitap, RABITA parasıyla Almanya'da basıldı; gizlice Türkiye'ye sokuldu. Abdurrahman Dilipak kitabın bazı yerlerini "…" olarak boş bırakıp Türkiye'de yayına hazırladı. 1990'lı yıllarda ****** düşmanlığı bu kitapla epeyce yol aldı.
Ali Kemal: Sürgünde Abdülhamit'e muhbirlik yaptı; sarayın dalkavuk'u oldu, işgal döneminde içişleri bakanı oldu; Türklüğe, ulusal kurtuluş savaşçılarına gazete yazılarıyla sövüp saydı, birçok ulusal savaşçının idamına, hapislerde çürümesine yardımcı oldu.
Fethullah Gülen sevgisiyle dolu bir Samanyolu TV elemanı, onu aklayan paklayan "Gazetecinin Ölümü' kitabını 1998'de yayımladı.
1912 yılında yapılan açık alan toplantısının öteki konuşmacıları da pek ünlüydüler: Diran Kelkyan , Başo Efendi, Hoca Şükrü, Dağvaryan Efendi… Aradan altı yıl geçti. Zat-ı Şahane, Halife Sultan Vahidettin Hazretleri, mektupla başvurarak işgalci İngiltere krallığına ne denli bağlı olduğunu açıkça yazdı.
İşin özü: O zamanlar "Büyük İngiltere" diye yaltaklanıyorlardı.
Konuşmacıların ne mal oldukları belliydi. Ya şimdi kime yaltaklanıyorlar ve kimler konuşuyor? Yoksa tanıdık mı geliyorlar?!