ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE MEKTUP ....
Allahın salat ve selamı rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Siz Çanakkale’yi geçilmez yaptınız. “HUBBÜL VATAN MİNEL İMAN” nidalarıyla vatana kurban oldunuz.
Kuran, vatan, bayrak, toprak diyerek canınızı siper ettiniz. “Gayri müslimi dost tutan bizden değildir.” dediniz. Resulü Ekrem’e layık oldunuz, komşu oldunuz. On sekiz bin alemin Mustafa’sından şefaat yetkisi aldınız. Siz bu vatana kurban oldunuz.
Ben şimdi “Paskalya yortusu’nu” bayram olarak kutluyorum.
Ben şimdi senin kanlarınla sulanan o mübarek topraklarda, domuz otlatıyorum.
Ben şimdi çocuklarıma ders verdiğim zaman Sure’lerdeki Ayet’lerin bir kısmını öğretmiyorum.
Ben şimdi okullarımda 101 temel eserle, 101 kere size layık olamıyorum.....
Ben çocuklarımızı size getirecektim. Kanlarınızla suladığınız o mübarek toplara yüzümü sürecektim ve çocuklarımıza; “Yarınlarımız, evlatlarımız, canlarımızsınız. Sizler, bizler bayrağımızın altında nefes alalım diye dedelerimiz; işte bu toprakları canlarıyla korudular, kanlarıyla suladılar.
Dedelerimize layık olalım, Onların bize bıraktığı emanetlere sahip çıkalım, kim olduğumuzu unutmayalım ki; hem dedelerimize hem vatanımıza karşı görevimizi yapmış olalım. Yarın bizlerde dedelerimizin yanına gittiğiz zaman, bizden sonra gelecekler tarafından, minnet ve şükranlarla anılalım. Bizden sonra geleceklerin, bize yollayacakları FATİHALARLA yoğrulalım.” diyecektim.
Sizden özür dileyecektim.
Büyüklerim izin vermediler. AB’lerimiz bize kızar dediler. AB’leriniz kim dedim? Newyork’ta, Londra’da, Brüksel’de, Atina’da, Roma’da, Paris’te, Bonn’da, Lizbon’da oturuyor dediler. İçimden “Ahhh.” çektim. Çaresiz bende boyun eğdim. Özür dilerim.
Sizler İstanbul’a namert gelmesin diye 250 kiloluk topları omuzladınız. Elleri öpülesi anneleriniz sizleri “Allah indinde tek din İslam’dır.” Hutbeleri ile; vatana kurban verirken kınalamış yollamıştı. Gelenekti bu, kurbanlar kınalanılırdı, annelerinizde sizi kınaladılar, bu vatana kurban verdiler.
Şimdi “Allah indinde tek din İslam’dır.” Ayeti Kerim’i yasaklandı. Ben tepki bile göstermedim. Hiç sesimi çıkarmadım. Yasaklayanları n kim olduğuna bile bakmadım. Özür dilerim. Domuz besiciliği için destekleme kararları alındı. Domuz eti kasaplık et sınıfında artık. Ben buna da sesimi çıkarmadım.
Özür dilerim.
Şimdi İstanbul’da devletten kurtarılan bölgelere giremiyoruz, şimdi askerliğin retçileri çıktılar. Biz mi ne yapıyoruz. Seyrediyoruz, seyrediyoruz, seyrediyoruz. Özür diliyorum. Hepimiz Çanakkale’deyiz, hepimiz Türk’üz, hepimiz Mehmediz demeyi unuttuk. “Hepimiz Ermeni’yiz.” diyenlerin kasetlerini dinliyor, kitaplarını, dergilerini, gazetelerini okuyor, televizyonları nı seyrediyorum.
Özür dilerim.
Ey ecdadım, Edincikli Mehmet, Seddülbahir’deki kahraman Yahya Çavuş, Arapgir’li Tevfik Çavuş, Diyarbakır’lı Emin onbaşı, Uzunköprülü Hasan teğmen ey büyük kahraman Fevzi Çakmak, ölüme meydan okuyan büyük dahi; Mustafa Kemal, mevki komutanım Cevat Paşa haykırışlarımı duyun, sessiz çığlığımı duyun, yürek atışlarımı duyun.
Sizlerin canlarınızla koruduğunuz bu toprakları; kanunlar çıkarıp, bir yolunu bulup parayla satıyorlar. Halbuki bu toprakların fiyatı belli. Bu toprakların fiyatı kan. Bu topraklara sizin sağlığınızda gelemeyenler şimdi sizin istirahat ettiğiniz yerde şampanya patlatıyorlar. Orada onları karşılamak için törenler düzenleniyor, tepki bile göstermiyorum, ben de onları seyrediyorum.
Özür diliyorum.
Mustafa Kemal’inde dediği gibi ölüme beş kala Musaf okumuş, ölüme koşmuştunuz. Sizin Çanakale’de “DUR.” dediklerinizin torunu olan Benedit’in eteklerinden tutuyoruz.
Özür dilerim.
“Ben Türk’üm.“ deyince; bana “Irkçısın.” diyorlar. Koca koca büyüklerimiz “Ben Türk’üm.” demiyorlar. Camilerin adının yazılı olduğu yasalar şimdi “ibadethane” olarak değiştirildi.
Sizin; “Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma` bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”
diyerek koruduğunuz toprakların altında sizler istirahat ederken, bu mübarek toprakların altından çıkarılıp bize ekmek verecek yer altı zenginliklerimizi, madenlerimizi yine o sizin “DUR.” dedikleriniz çıkaracaklar.
Özür diliyorum.
Sizlere yol gösteren büyük değerlerimizin, kabirleri harap iken, Van’da Ermeni Kilisesi’ni tamir ettirdik. Yakında açılışımız var. Sizlerde gelin de; ne haldeyiz seyredin. Emir Sultan Hazretlerinin kabri öylece bize bakıyor. Arapgir’deki Osman Paşa Camisi yıkılmasın diye çadır ile kapatılıyor. Özür diliyorum.
Şimdi Hıristiyanlık din diye okutuluyor.
Özür dilerim.
Cinsiyeti belli olmayanlar geldikleri zaman davul zurnalarla karşılanıyor. Korunması için can verdiğiniz “Türkçemiz” şimdi işyeri adları ile unutuluyor, unutturuluyor.
Özür dilerim.
KABİRLERİNİZ NUR SİZİN BİZLERİ AFFEDİN. BİZLERE ŞEFAAT EDİN. BUNU İSTEMEYE YÜZÜMÜZ YOK AMA BİZİ AFFEDİN.
ALLAH`TAN BİZE HİDAYET ETMESİ İÇİN DULARA EDİN. SİZİN DUALARINIZ MAKBULDUR, KABUL OLUR. ALALH SİZLERİN YOLUNDA OLAN, İZİNDEN GELEN TORUNLAR EYLESİN BİZLERİ.
EY MEKANLARI CENNET OLAN ECDADIM, EY YÜREKLERİ NUR OLAN ECDADIM, RÜYALARIMIZA GELİN. BİZLERE HADİMİZİ BİLDİRİN.
Sizlere lâyık olamadım. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim.
Kadir Durak