Ey nefsim, kış gelmeden odun kömür alırsın.
Kışın soğuklarına, böyle hazırlanırsın.
Hâlbuki Cehennemde, “Zemherîr” soğuğu var.
“Hiç” kalır buna göre, dünya’daki soğuklar.
Tedbîr alıyorsun da, kış için çok önceden,
"Âhiret"i, ne için düşünmezsin ölmeden?
Yoksa sen, âhiret'e îmân etmiyor musun?
ALLAH TAN kork ey nefsim, “Sana yazıklar olun!”
“Sonra tövbe ederim” diye düşünüyorsan,
"Ölüm" anı gelir de, olursun sonra pişman.
İstiğfar edeceksen, bu günden etmelisin.
Yarına bırakma ki, belki ölebilirsin.
Bu ömrün kıymetini ne için bilmiyorsun?
Biraz düşün ey nefsim, “Sana yazıklar olsun!”
Zannetme ki, ALLAH’I kızdırıyor günahın.
Azabı, bu sebepten yapıyor sanma sakın.
Seni yakacak olan o “Ateş”, kendindedir.
Süflî şehvetlerinden meydana gelmektedir.
İçindeki ateşle kendini yakıyorsun.
Öyle ise ey nefsim, “Sana yazıklar olsun!”
Dünya nimetlerinden bir gün ayrılacaksın.
Ve firak ateşiyle, tutuşup yanacaksın.
İstediğin şeyi sev, bir gün elbet yok olur.
Ayrılık ateşi de, sevgin kadar çok olur.
Sen bu hakikatleri hiç mi düşünmüyorsun?
Kendine gel ey nefsim, “Sana yazıklar olsun!”
Niçin sarılıyorsun dünya mal-ü mülküne?
Bu dünya’nın tamamı senin olsa, hükmü ne?
Zira buna, Rabbimiz, “Sinek kanadı” kadar,
Bir kıymet vermiyor ki, öyleyse neye yarar?
Hani zenginliğiyle mağrur “Karun” ve “Hâmân”?
Şimdi acep onları var mı hiç hatırlayan?
Hâlbuki bu dünya’dan, nasibin azdır senin.
Onlar da azalmakta, bozulmakta gün be gün.
Bunlar için Cenneti feda mı ediyorsun?
Biraz utan ey nefsim, “Sana yazıklar olsun!”
“Müslümânım” diyorsun, bilmiyorsun dinini.
Öğrenmedin namazın farzını, sünnetini.
Ahlâkın iyi değil ve kötü huyların var.
Günahların “Dağ” gibi, etmiyorsun istiğfar.
Çocuğunu döversin, hanımını üzersin.
Bunların haklarını, bilmem nasıl ödersin?
Bak, önünde "ölüm" var, "ahiret" var, "hesap" var.
İnsanları bekliyor Cehennemde azaplar.
Artık bırak gafleti, yoksa pişman olursun.
ALLAH TAN kork ey nefsim, “Sana yazıklar olsun!”