Fıstığım Benim :)))
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Fıstığım Benim :)))

Resmin yok ama neyse :)
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Bak yine uyku yok gözümde Zifiriyim bir yerlerde Dur geri döndür beni sende Ölüm olsan götür benide.. İçtiğim şaraptı hayalin Yakar bir cigara biterim Dumanında yitip giderim İçime seni çekerim İçtiğim biraydı hayalin Yakar bir cigara biterim Dumanında yitip giderim İçime seni çekerim off Sensiz kötüyüm beterim Çıkmaz sokağın biriyim Öksüz kaldım yetimim ben.. Sönmüş ateşin külüyüm Zindan oldum hapisim ben.. Sensiz kötüyüm beterim Çıkmaz sokağın biriyim Öksüz kaldım yetimim ben.. Sönmüş ateşin külüyüm Zindan oldum hapisim ben.. İsmin dilimdeki bin keder Bak yine uyku yok gözümde Zifiriyim bir yerlerde Dur geri döndür beni sende Ölüm olsan götür benide.. İçtiğim şaraptı hayalin Yakar bir cigara biterim Dumanında yitip giderim İçime seni çekerim İçtiğim biraydı hayalin Yakar bir cigara biterim Dumanında yitip giderim İçime seni çekerim off Sensiz kötüyüm beterim Çıkmaz sokağın biriyim Öksüz kaldım yetimim ben.. Sönmüş ateşin külüyüm Zindan oldum hapisim ben..

 

 Ayak Deyip Geçmeyin ?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Koray35
Yönetici
Yönetici
Koray35


Mesaj Sayısı : 908
Kayıt tarihi : 07/09/09
Yaş : 33
Nerden : İzmir

Ayak Deyip Geçmeyin ? Empty
MesajKonu: Ayak Deyip Geçmeyin ?   Ayak Deyip Geçmeyin ? Icon_minitimePaz Eyl. 27, 2009 8:12 pm

Ayağını denk al, yoksa...



Ayaklarımız 26 kemik, 114 bağ ve 20 kastan oluşuyor. Onlarla dünyayı,
yaşamımız boyunca yaklaşık olarak 2,5 defa turluyoruz. Ayaklarımızın
yapısını ve nelere katlanmak zorunda olduklarını biliyor muydunuz?

Ayak Deyip Geçmeyin ? Ayak03heykelnn7

Ayak, bir sanat eseri
Ayakları
kimse takdir etme*se de, istatistikler ediyor. Beşikten mezara kadar,
yaklaşık 150 milyon adım atıyoruz. Yaşam boyunca, ortalama 100.000
kilometre yürüyo*ruz, bu da yaklaşık olarak dünya et*rafında 2,5 tur
anlamına geliyor. Günde yaklaşık 3 kilometre yol yürü*yen ortalama bir
insan için oldukça etkileyici bir performans... Ancak, garsonlar,
postacılar, gezginler ya da uzun mesafe, yürüyüş yapanların al*dığı
günlük mesafe rahatlıkla bunun iki veya üç katına çıkabiliyor.
Kadavralar üzerinde araştırmalar yaptığı için konu hakkında bilgisi
olan doğa araştırmacısı Leonardo da Vinci, "Ayak, 26 kemik, 114 bağ ve
20 kastan oluşan bir sanat eseridir" demişti. Anatomik olarak
bakıl*dığında bu sanat eserinin temel yapı*sını, 7 bilek kemiği, 5
tarak kemiği ve 14 parmak kemiği oluşturuyor. Bu kemikler iç içe geçmiş
iki kemer şek*linde: biri ayağın uzunluğu yönünde, ikincisi de ayağın
ön bölümünde eni*ne doğru... Çok sayıda bağ ve kas ki*rişi, tüm bu
parçaların birbirine bağ*lanmasını ve birlikte çalışmasını sağ*lıyor.
Bir eldiven gibi hareketli ve es*nek, ama aynı zamanda sağlam ve
dengeli olmak gibi birbirine tama*men zıt iki temel işlevi ancak bu
şekilde gerçekleştirebiliyor. Ayrıca, dengede durma eylemi için birçok
canlı dört desteğe ihtiyaç duyarken, insan iki ayaküstünde durabiliyor.

Ayak Deyip Geçmeyin ? Ayak05ayakanatomisixy3

Hareket halindeyken inanılmaz şeyler yapabiliyor. 100 kiloya varan
ağırlığı, topuklardan eklem kemikle*rine aktararak yay görevi görüyor.
Topuk, derialtı yağ dokusuna bağlı bulunan odacıklarla dolu bir bağ ve
yağ dokusundan oluşuyor. Bu yapı*sıyla, yürüme sırasında serbest kalan
hareket enerjisini frenleyen yüksek nitelikli tampon görevi görüyor.
Dok*torlar, dünyada ayak kadar hassas ve güvenilir bir şekilde fren
yapabilen başka bir sistemin (ABS de dahil) da*ha bulunmadığını
belirtiyorlar.

Ayaklarımızın taşıdığı yük

Yürüme sırasında sadece beden ağırlığını taşırken, koşma sırasında
yaylanarak beden ağırlığının iki ya da üç katına fırlatması gerekiyor.
Bu hareketi, maraton koşusunda ayak başına 12.000 defa yapabiliyor.
Meksika'da yaşayan Tarahumara Kızılderilileri'nin koştuğu süper
ma*ratonda, ayaklar 36 saat boyunca hiç durmuyor. Ve onlar daha birçok
şe*ye dayanıyorlar. Kaleciler, kale önünde topa vurup, hızını saniyeden
bile daha kısa bir sürede 120 km/s'ye çıkararak 90 metre uzaklığa
fırlattıklarında acı bile hissetmiyor. Paten kayan bir kişi 60 km/s
hızla virajı dönerken ayağa, daha doğrusu 1,3 santimetre enindeki
kızakların üstüne 650 kilogram basınç uygulu*yor. Ayak, yüksek atlama
yapan at*lete, çıtanın üstünden heyecan verici atlayışlar, balerine de
parmaklarının üstünde nefes kesen dönüşler yaptırtıyor. Tenis
oyuncusunun zıplama hareketi, kikbokser'ın hızlı tekmele*ri,
jimnastikçinin artistik denge hare*ketleri onlar olmadan
gerçekleşe*mezdi.
Canlıya destek veren bu organlar sadece yürürken, hoplarken, dans
ederken ya da koşarken de ağır çalış*mak zorunda. Normal ayakta
durur*ken bile sürekli hareket ediyor, öne, arkaya yana eğiliyor ve bu
sırada be*denimizin ağırlık noktasını sürekli değiştiriyoruz. Bir de,
genellikle pürüzlü zeminde hareket ettiğimiz ya da engeller üzerinden
geçmek zorunda olduğumuz düşünülürse... O anda burnumuzun üstüne
düşmememiz için, ayağımız yıldırım hızıyla tepki vermeli ve yeri
güvenli kavramalı.
Ayak tabanında bu işleri yapmak*la görevli yüzlerce sinir re*septörü
var. Beynimi*ze, ayakların bulunduğu yer ve zeminin nitelikle*riyle
ilgili sayısız bilgi gönderiyor. Kafatasının içindeki bilgisayar da,
ayaktaki ve bacaktaki kasları hareke*te geçirerek, doğru pozisyonu
alma*mızı sağlayan belirsiz sinir sinyalleri gönderiyor.

Ayak Deyip Geçmeyin ? Ayak04topuklubx8

Ortaçağ'da, ayakların duyarlı ol*masından yararlanılarak insanlara
cezalar veriliyordu. Cezalandırılacak kişinin ayaklarını, ortasında iki
tane delik bulunan tahta levhanın arasına kilitliyorlar, sonra da saman
çöpleriyle gıdıklıyorlardı. Çok kötü bir iş*kence olmalıydı.
Ateş üstünde yürüyebilir miyiz?
Son birkaç yıldır, çeşitli korkular*dan kurtulmak, motivasyonu artırmak
ve "içerdeki ben"i bulabilmek için özel seminerler ve yöneticilik
kursla*rında, yanan kömürlerin üstünde yü*rüyebilme hünerini
geliştirmek çok moda. Bu, ruhun maddeye karşı bir zaferi mi yoksa bir
mucize mi? Max-Planck Enstitüsü'nden bilim adamları bu ilginç olayın
sırrını uzun süre önce çözmüşler. 900 santigrat derece yeri*ne 440
santigrat dereceye getirilen kor sıcaklığı, ayakların altında 100
santig*rat derece olarak hissediliyor. Bu sı*caklık da, önceden
antrenman yapma*sa da herkesin kısa bir süre için dayanabileceği bir
sıcaklık.
Aşırı yük

Aydınlanmanın dinlenmek bilme*yen filozofu Jean-Jacques Rousseau
"Ruhumun hareket etmesi gerekti*ğinde, bedenim de hareket halinde
olmalı" demişti. Peki biz durmak bil*meyen ayaklarımıza nasıl teşekkür
ediyoruz? Günün üçte ikisinde sağ*lıklı olmayan, koyu renkli, iyi
havalandırılmamış deri, kumaş ya da sen*tetik malzemelerden yapılan
ayakka*bılar giyerek... Ya da onları spor ya*parken bileğimizi incitip,
kas liflerini yırtıncaya, sinir uçları iltihaplanıp kemiklerin
ağrısından ağlayıncaya kadar yorarak. Aslında çok dayanıklı olan yürüme
aracımızın gücü bir gün, bir yerde tükenebiliyor. Doktor*lar, "halux
valgus"tan şikâyetçi olan insan sayısının hızla yükseldiğine işaret
ediyorlar. Bu rahatsızlık, özel*likle kadınların ayaklarını sivri uçlu
ve dar ayakkabılara sıkıştırmaya ça*lışmaları sonucu ortaya çıkıyor.
Ayaklar, kadınların, özellikle de yeni modayı takip eden gençlerin
hoşlan*dığı şeylerden; yani yapısını bozdu*ğu, eklemlere, tabana ve
parmaklara zarar verdiği için doktorların ısrarla uyardıkları apartman
ya da yüksek topuklardan nefret ediyorlar. Uçları büyüyen parmaklar,
çekiç parmaklar, nasniar, tabanı çökmüş, çarpık ya da düztaban ayaklar
sık görülen şikâyet*ler... Bunlar, uygun olmayan ayakkabıların
giyildiği çocukluk dönemin*den kaynaklananlar. Bir de, ilerleyen
yıllarda yaşlılık nedeniyle ortaya çı*kan şekil bozuklukları görülüyor.

Ayak Deyip Geçmeyin ? Ayak01qh9

Sahilde çıplak ayakla...

Ayaklar kendilerini, rahatsız ayakkabılardan kurtularak kaldırımlardan
uzaktaki kıyılarda, kumların üzerindeyken çok özgür ve rahat
hissediyorlar. Doktorlar, ayak sağlığı için bu dinlenme programını daha
sık öneriyorlar.
Aşırı yüklenildiği için, ayak rahat*sız olmaya başlayınca, bundan bütün
beden etkileniyor. Dizlerde ağrı baş*lıyor, sinirler iltihaplanıyor,
sırt ağrıları başlıyor. Bu şikâyetleri sporcular yaşadıkları zaman,
doğrudan performansları ve bununla birlikte ruh sağlıkları etkileniyor.
Kondisyon sporlarıyla uğraşanların neredeyse yarısının ayaklarında
şekil bozukluğu görülü*yor. Ve sporcular, ayak sağlığını ko*rumak bir
yana, kötüleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Onlara işkence
yapmak yerine daha çok ilgilenilmeli. Ne de olsa insanları, canlı*ların
hakimi yapan ayaklan... Laetoli'de (Tanzanya-Afrika) bulunan fo*sil
izleri, 3,5 milyon yıl önce yaşayan ve iki ayaküstüne kalkarak dünyaya
hükmetmeye başlayan insanların gü*cüne sessizce tanıklık ediyor.
Anatomik yapısı itibariyle insana en yakın canlı olan maymunlar için,
ağaç tepelerinde ve dev ormanlarda en iyi hareket etmesini sağlayan
araç ayakları değil, uzun parmaklan ve geniş taraklarıyla iyi
kavramasını sağlayan elleri, yerdeki in*sanda ise ayaklar, ayakta
durmayı, yürümeyi sağlayan ve destek niteli*ğindeki yürüme araçları.
Kaza ile ellerini kaybeden insan*lar, yoğun egzersizlerle bu yeteneği
kısmen tekrar kazanarak ayağıyla ye*mek yiyebiliyor, resim yapabiliyor
ve yazabiliyor.

Ayak Deyip Geçmeyin ? Ayak02kc3bclkedisisv4

En çok yüklenildiği an...

Balerin, ayakları üzerinde dans etmeye başlayınca, bedenin tüm ağırlığı
5 tane parmak üzerinde toplanıyor. Uzun yıllar çalışılarak
kazanılabilecek bir yetenek,.. Ancak, bu başarı, çoğu zaman ağır ayak
hastalıklarını da beraberinde getiriyor.
Hayran olduğumuz yetenekli ayaklar, şirin-küçük ayaklar, ayak fetişisti miyiz?
Ayaklar, ortama göre farklı nitelik*lerde olabiliyor. Bu, küçücük
ayakları olan Eskimo örneğinde rahatlıkla gö*rülebiliyor. Uzun ayaklar
soğukta da*ha çabuk donacaktır. Almanya'nın kuzeyi ve İskandinav
ülkelerinde ya*şayanlar, Güney Avrupa'da yaşayan insanlara oranla daha
büyük ayaklara sahipler. Amerika'nın Florida eyale*tinde yaşayan
Matthey Mc-Grory dünyanın en büyük ayağına sahip. Özel yapılan 96
numara, 5 çift ayak*kabısının değeri 15.000 dolar değerin*de. Spor
dünyasının dev ayakları, ge*nellikle en küçük ayaklı insanlardan
oluşuyor. Ayakkabı numarası 42 ve daha altında olan futbolcular en
kuv*vetli ayaklara sahip.
Küçük ve zarif bir kadın ayağı, hoş bir ayakkabı içine girdiği zaman,
bazı insanlar ayak fetişisti bile olabiliyorlar, Goethe bunlardan
biriydi. Şair bir yazısında "Güzel ayakları olan yaşlı bir kadına
bakıldığında bi*le insanın içinden ayakkabısını öp*mek geliyor"
diyordu. İsveçli yazar August Strindberg, kadın ayaklarını o kadar çok
seviyordu ki, ayaklar on*da psikolojik bağımlılık haline gelmişti. "Bir
Çılgının Savunması" adlı eserinde bu sorununu edebi olarak çözmeye
çalışmıştı. "Bir deli, burnu yerde 'bir av köpeği' gibi kadın izini
takip ediyor" diyordu.
Ohhh... ayak kokuyor!

Bu olay, 19.yüzyılda yaşayan ve sevgililerinin ayakkabısından şam*panya
içen aşıkların öykülerini hatır*latıyor. Her halde kimyagerlerin daha
birkaç yıl önce buldukları bir gerçeği onlar bilmiyor, ama
hissediyorlardı: Ayak teri, bileşim olarak genital or*ganlarda üretilen
koku maddelerine benziyor ve dolayısıyla cinsel uyarıcı etki
yaratıyordu.

Ayak Deyip Geçmeyin ? Ayak06c3a7inic59fkencesat3

Prens Külkedisi'nin nesini beğendi? Yoksa prens ayak şeyi miydi?
Ayakların
erotizmine, Grimm'in yazdığı "Külkedisi" adlı masalda da değiniliyordu.
Çirkin, aptal ve koca*man ayaklara sahip iki kız kardeş, prensin
kalbini böyle kazanabilecek*lerine inandıkları için ayak parmakla*rını
kesmişlerdi. Ama masal onların lehine gelişmiyor. Geleneklere uyarak
mutlu sonla bitmesi gerektiği için, genç prens seçimini, açgözlü, kötü
kalpli üvey annesi tarafından pis işle*ri yapması için mutfağa
kapatılan ve zarif, küçücük ayaklara sahip en kü*çük kız kardeş yönünde
kullanıyor.
Çinliler kadınlarının bu işkenceye katlanmasını neden istediler?
Ama
asıl daha önce Gharles Perrault tarafından yazılan "Külkedisi"nde konu
çok daha dikkat çekici ele alın*mış: Prens, Külkedisi Sindirella'nın
küçücük altın terliklerinden, daha doğrusu onu süsleyecek zarif
ayaklarından çok etkileniyor. Böylelikle çok eski bir güzellik
idealini, yani küçük kadın ayaklarının daha çekici olduğu düşüncesini
bir daha günde*me getirmiş oluyordu. Masalın böyle bitmesi, kuşkusuz
bir rastlantı değil*di. Bu masalın kaynağı Çin'den geli*yordu. Ve
orada, küçük kadın ayaklarına duyulan tutku, iç karartan bir gelenekle
en üst seviyeye tırmandırıl*mıştı. Küçük ayaklara sahip olması için,
üst tabakaya ait kadınların ayak*lan daha altı yaşından itibaren
aşağı*ya doğru kıvrılıp bağlanıyordu. Daha sonra, her iki haftada bir
iki santim daha kısa yeni ayakkabılar giydirili*yordu. 7,5 santimetre
uzunluğa sahip ünlü lotus ayaklan böyle oluşturuyor*du. Kadınların
küçük ayaklı olması*nın Çinli erkekler için birçok avantajı vardı: Bu
ayaklarla kaçamadıkları ve çalışamadıkları için, onlar üzerinde
rahatlıkla hakimiyet kurabiliyorlardı. Minik adımlarla
yürüyebildiklerinden, vajina kasları çok geç yaşlara kadar çalışmış
oluyor, erkekler de buna çok değer veriyordu.
Avrupalıların ayaklara bakış açısı daha farklı...
Avrupa
kültürüne göre, güzel bir kadın ayağının yüksek ke*merli olması
gerekiyor. Öyle ki, ayak tabanı ile parmak uçları arasından ince bir su
akıntısı, ayak derisine do*kunmadan rahatlıkla akabilmeli... Yüksek
topuklu ayakkabılar, ayak köprüsünü istenilen yüksekliğe çıkar*tarak arzulanan çekiciliği yaratıyor*lar, özellikle de kaldırımda çıkardığı tak-tak sesiyle...
Aslında ayaklar tarih boyunca çok önemsenmişti. Eski tarihlerde savaş
yapıldıktan sonra kazananlar boş ye*re ayaklarını yenilenlerin sırtına
basmıyorlardı. Bu, büyük bir zafer gös*tergesiydi. Peki yenilen ne
yapıyor*du, o da zafer sahibinin ayaklarına kapanıyordu. Günlük yaşamda
da in*sanlar psikolojik savaşlar yaparken "birbirinin ayağına basmak"
deyi*mini sıkça kullanıyorlar.

Ayak Deyip Geçmeyin ? Ayak07inanc3a7lardaayakmy8
İnançlar ve ayaklar
Engizisyon
döneminde kilise, bü*yücülük yapmakla suçladıkları kadınların sihirli
güçlerini, ancak ayak*lan yere bastığında gerçekleştirebile*ceklerine
inanıyordu. Bunun için ca*dı, ölüm cezası uygulanarak yakılma*dan önce,
yere basmaması için ateşin bulunduğu alana kadar bir arabayla
götürülüyordu.
Papazlar, fakir insanların Tanrı önünde eşit olduklarını vurgulamak için onların ayaklarını yıkıyor.
Ayak Deyip Geçmeyin ? Ayak07esoterixu0
Bir*çok dinde tanrının evindeki kutsal zemine sadece çıplak ayakla
basılabiliyor. Tanrı, Musa'ya "Ayakkabılarını çıkar, çünkü üzerine
bastığın yer, kutsal topraklardır" diyor. Bu nedenle birçok insan yılın
belirli zamanlarında kutsal toprakları ziyaret ederek hac görevlerini
yerine getiriyorlar.
Tanrıların izinden yürümek, ister bir inanç isterse de bir gelenek
ol*sun, günümüzde de sürüyor. Hollywood'un en göz alıcı dönemlerinde
sahnelerin kahramanı olan yıldızlar, arkalarında, Los Angeles'taki
Hollywood Bulvarı'nda betona dökülmüş ayak izlerini bıraktılar. Hemen
he*men her gün, gruplarca turist burayı ziyaret ederek, ayak izlerinin
büyüsüne kapılıyor. Kim, ha*yatında bir kere Humphrey Bogart ya da
Greta Garbo'unun ayak izlerine basmak istemez ki?
Ayaklar ma*sa altında gizli dokunuşlarla ifade ederken de bu hassas
yapısı çok işe ya*rıyor. Ayaklara masaj yaparken de öyle... Esoterik
uzmanlarına göre, çok sayıda sinir, iç organlarımızı tabanımızdaki
deriye bağlıyor. Mi*de ve böbreklerimiz, karaciğer ve pankreasımız,
eklemler; hatta tek tek dişlerimi*zin hepsinin tabanı*mızda bir
temsilcisi var. Masajla bu noktalar uyarılarak hasta organa
iyileştirici sinyal*ler gönderilip, neredeyse tüm hasta*lıklar tedavi
edilebiliyor...

Refleksoloji, ayaklara yapılan masajlarla, bedenin kendi kendisini iyileşme gücünün harekete geçirilmesidir.

Ayak Deyip Geçmeyin ? Refleksolojiah2
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://birtanem.yetkinforum.com
 
Ayak Deyip Geçmeyin ?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Beşinci Ayak Parmağı
» Harika Avcı'nın ayak parmağı koptu!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fıstığım Benim :))) :: GeNeL SaĞLıK :: KıRıK ÇıKıK-
Buraya geçin: